Mutfaklarda harikalar yaratıp lezzet çeşitliliğiyle tüm dünyayı kendine hayran bırakan Türk mutfağı tarihi hakkında ne kadar bilgilisiniz?
Şeflerin yarıştığı, mutfak bilgilerinin çarpıştığı televizyon programlarına ülkece bayılıyor, takip etmeden duramıyoruz. E tabii bu topraklarda yaşayanlar olarak şüphesiz ki Türk yemekleri hakkında belli bir bilgi birikimine sahibiz. Buradan yola çıkarak biz de uzun bir tarihsel geçmişe sahip olan mutfak kültürümüzü mercek altına almak, Türk kültüründen etkilenen ve diğer kültürlerden izler taşıyan Türk mutfağı tarihi hakkında pek bilinmeyen şeyleri liste halinde sunarak binlerce yıldır çeşitlenerek, zenginleşerek, daha da mükemmelleşerek bugün soframıza gelen yemeklerimizin kökenlerini bizim bilmemiz yetmez; bilmeyenler ama merak edenler de öğrenmeli dedik.
Eğer siz de bize katılıyorsanız içeriğimize göz atarak kendi bilgilerinizi gözden geçirebilir, kim bilir belki de ufkunuzu açacak yeni şeyler öğrenebilirsiniz. İşte dünyanın sayılı mutfakları arasında yer alan Türk mutfağı ve beslenme kültürü hakkında dikkat çeken detaylar.
1. Her dönemin göz bebeği hamur işi ve et yemekleri, göçebe kültürün de vazgeçilmeziydi!
Türk mutfağı tarihi, elbette binlerce farklı tarif ve kendine özgü lezzetlerle dolu. Fakat ilk maddeyi okur okumaz kabul edin ki siz de bizim gibi düşündünüz: Hamur işi ve et yemeklerinin hayatımızdaki yeri bugün nasılsa ilk gün de öyleymiş.
Peki buna şaşırdık mı? Tabii ki hayır. Sonuçta bugünkü mutfağımızın temellerinden önemli izler taşıdığını tahmin etmek hiç de zor değil. Üstelik göçebe Türk toplumlarının göç ederken ihtiyaç duydukları enerji kaynağını bol yağlı, bol karbonhidratlı ve bol proteinli besinlerden karşılama ihtiyacını göz önünde bulundurduğumuzda hamur işi ve geyik, tavşan gibi hayvanların etinden yapılan et yemeklerinin öne çıkması gayet doğal gelecektir.
2. Anadolu’ya yerleştikten sonra ilk kez karşılaşılan ürünlerle Türk mutfak kültürünün temelleri atılmış oldu.
Göçebe dedik, hayvancılık dedik, tarım dedik. Ama meşhur Türk mutfak kültürünün zeminini asıl yerleşik hayata geçen Türk toplumlarının oluşturduğunu biliyor muydunuz? Tarhana, peksimet, kuru meyve, kurutulmuş et gibi gıdaların tam da bu dönemde ortaya çıktığını söylersek, sanıyoruz ki siz de buna daha iyi anlam verebilirsiniz.
Sonuçta göçebelikten yerleşik düzene geçen insanların yiyecekleri artık her mevsim tüketebilmek adına saklama ve pişirme yollarına ihtiyaçları vardı. Hatta hala üzerinde yaşadığımız Anadolu topraklarında Orta Asya’dan çok daha farklı ürünler olduğu göz önünde bulundurulduğunda, geleneksel Türk mutfak tarihinin temellerinin Anadolu’da atıldığına çok da şaşmamak gerekiyor.
3. İslâmiyet’in kabulü ile at eti ve kımız yavaş yavaş mutfaklardan çıkarılmaya başlandı.
İslâmiyet’in kabul edilmesinin ardından Arap kültürü ile tanışan Türk kültürünün yansımaları elbette mutfakta da etkilerini gösteriyor ve at eti, geyik eti gibi İslâmiyet’te çok fazla yeri olmayan gıdalar giderek daha az tüketilmeye başlanıyor.
Yine aynı nedenle Orta Asya’dan gelen Türklerin temel içeceklerinden kımızın da zamanla mutfak kültüründeki yeri silinmeye başlıyor. Diğer yandan sucuk, kebap, haşlama et, köfte gibi yemekler bu dönemde mutfağımıza giriyor ve Türk mutfak tarihi içinde günümüze kadar gelen tarifler arasında yerlerini alıyor.
Özellikle bu dönemde, İslamiyet’te israfın hoş karşılanmamasından dolayı yemekler için kullanılan veya yemeklerden kalan malzemelerin yeniden değerlendirilmesi önem kazanıyor. Hatta deyim yerindeyse atık üretmeyen, daha israfsız bir mutfak haline gelen Türk mutfağında bu dönemin anneleri zamanlarını bazen yemeğin kendisinden çok, yemekten artanları değerlendirmek için harcıyor.
4. Ekşili yemekler, Selçuklu Dönemi’nde hayatımıza girdi.
Selçuklular zamanında beslenme kültürümüzde ekşili yemeklerin önemli bir yeri olduğu görülüyor. Ancak bu döneme ait mutfak kültürü yalnızca ekşili yemeklerle de sınırlı değil. Selçuklu’da undan üretilen besinlerin giderek çeşitlendiği biliniyor. Örneğin çörek, katmer, bazlama gibi bugün hala popülerliğini koruyan hamur işleri, işte tam da o dönemde hayatımıza giriyor.
Hamur işlerinin yanı sıra unun yemeklerde de kullanılmaya Selçuklular’da başlandığı sanılıyor. Tutmaç çorbası ve şehriye çorbası ise bunun en güzel örnekleri olarak değerlendirilebilir. Ayrıca Türklerin bu dönemde tatlıya da ayrı bir düşkün olduklarını söylemek yanlış olmayacaktır.
5. Türk Mutfağı, Osmanlı Dönemi’nde dünyanın en büyük mutfağı haline geldi.
Hepimiz Osmanlı mutfağının Türk mutfağı tarihi içinde çok önemli bir yer tuttuğunu az çok biliyoruz. Ancak aslında imparatorluğun ilk yıllarında mutfak kültürümüzün oldukça sade ve gösterişten uzak olduğunu, İstanbul’un fethinden sonra müthiş bir zenginliğe ulaştığını belirtmeden geçmeyelim.
O dönemin Türk mutfağı tarihini saray mutfağı ve halk mutfağı olmak üzere iki farklı kola ayırabiliriz. Çünkü imparatorluğun dört bir yanından gelen farklı malzemelerle yapılan saray yemekleri ve daha sade malzemelerle yapılan halk yemekleri söz konusudur.
6. Gastronomi laboratuvarı olarak görülen İstanbul Mutfağı, mutfak kültürünü daha da zenginleştirdi.
19. yüzyılda başkentin İstanbul olması, birçok farklı toplumun kültüründen etkilenmesi ve farklı malzemelere daha kolay erişim imkanı bulunmasından dolayı saray mutfağına ev sahipliği yapan İstanbul mutfağı ve halk mutfağı olmak üzere iki tür mutfak anlayışı ön plana çıkıyor.
Sürekli yeni tariflerin geliştirildiği İstanbul mutfağı, deyim yerindeyse dönemin gastronomi laboratuvarı olarak tanımlanabilir. Zaten epey gelişmiş olan Türk mutfağı, İstanbul mutfağına ait yeni ve yaratıcı reçetelerle dünyanın önde gelen mutfak kültürlerinden biri haline geliyor.
Ek olarak, halk mutfağının toplumsal töre ve törenlere bağlı olarak gelişmeyi sürdürmesi de Türk mutfağı tarihinin daha zengin bir hale dönüşmesinde büyük bir rol oynuyor. Halk mutfağının özellikle bölgesel farklılıklar ve ürün çeşitliliği ile beslenmiş olmasının da mutfak kültürümüzün gelişmesinde payı olduğu inkar edilemez.
7. Cumhuriyetin İlanı ile modern Türk mutfağı şekillenmeye başladı.
Cumhuriyetin ilan edildiği ilk yıllarda da etkisini sürdüren İstanbul mutfağı ile Türk halk mutfağı, batı mutfağından ilham alarak biraz daha karma bir mutfak haline geliyor. Buna göre kuyruk yağı ile yapılan etli yemeklerin yanı sıra tereyağlı veya yerine göre zeytinyağlı ve etsiz sebze ve meyve yemekleri de ön plana çıkıyor.
Sebze yemekleri odağında giderek zenginleşen Türk mutfağında bu dönem turşunun da en az salata ve piyaz kadar önem kazandığı görülüyor. Ayrıca sizin de tahmin edeceğiniz üzere hamur işleri çeşitliliği konusunda mutfağımızın dünyada rakipsiz bir konuma gelmesi, bu döneme denk geliyor.
8. Gıda sanayisinin gelişmesi ve hızlı tüketimin artması, Türk mutfağını fast food akımına ayak uydurmaya itti.
Cumhuriyetin ilerleyen yıllarında gelişen teknolojilerin de etkisiyle küreselleşen dünya, hızlı sanayileşme ve yoğun kentleşme, hızlı tüketim ürünlerinin yaygınlaşmasına yol açtı. Zamandan tasarruf etmeyi sağladığı için tercih edilen fast food ürünler, bu uğurda lezzetten ödün verilmesine neden oldu.
9. Sağlıklı beslenme trendinin yükselmesiyle Geleneksel Türk Mutfağına dönüş başladı.
Ne yazık ki Türk mutfağı tarihi içinde ün kazanmış birçok geleneksel tarif, fast food trendi ile birlikte bu süreçte unutulmaya yüz tuttu. Üstelik fast food kaynaklı hastalıklarda artış yaşanmaya, hatta ölümler meydana gelmeye başladı.
Neyse ki tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yakın zamanda yanlış beslenme kültüründen yavaş yavaş vazgeçilip geleneksel ve sağlıklı tariflere dönüş başladı.
Türk mutfağı kitabı içinde geleneksel Türk mutfağından çok sayıda reçete, “atıksız” bir şekilde yemek hazırlamanın ipuçları ve sağlıklı beslenme üzerine uzman görüşleri gibi ilgi çekici içeriklerin olduğunu duyduk ve şimdiden merakla beklemeye başladık bile. Değerli vaktinizi bize ve türk mutfağına ayırdığınız için ayrıca teşekkür ediyoruz.